Bugün tek biçimli bir dil olan modern Japonca eski klasik yazı diliyle modern konuşma dilinin uzlaşması sonucunda ortaya çıktı. Çince telafuzunun Japonca'nınkine benzemesi yüzünden, önceleri yazı dilinde Çin harfleri kullanıldı ve yazı dili konuşma dilinden farklı bir evrim geçirdi; Çin üslubunun etkisinde kalan bu yazı, daha sonra hece işaretleri (kana) biçiminde sadeleştirildi. kelimelerin, az çok genişlemiş olan köklerine sonekler katılır; bu kökler bir kiplik, bir görünüş veya bir sözdizimi görevini tek başlarına belirtebilir. Değişmez kısa parçacıklar olan eklentiler, halleri veya cümle içinde kelimeler arasındaki ilişkileri anlatır. Dil şahsı veya çoğulu belirtmez, ama kelime hazinesi bir eksikliği giderir ve çoğunlukla şahıslar kullanım kibarlığının derecesiyle belirtilir. Sözdiziminde, belirleyenin belirlenenden önce gelmesi, yüklemin daima sonda cümle sonunda yer alması gibi altay dil öbeğinde de görülen bazı kurallara rastlanır.
Japoncanın dünyadaki diğer diller ya da dil aileleri ile akrabalığı konusunda şimdiye kadar pek çok fikir ileri sürülmüştür. Shiro Hattori'nin de vaktiyle belirtmiş olduğu gibi, Japonca hemen hemen dünyada konuşulan bütün dillerle karşılaştırılmıştır. Japoncanın soyca akraba olduğu ileri sürülen diller arasında Aynu, Eskimo ve Aleut dilleri ile Çince, Burma dili, Tibetçe, Mon-Hmer dili, Korece, Ural dilleri, Altay dilleri, Malay-Polinezya dilleri, Farsça, Grekçe, İrce ya da İrlanda dili, Baskça ve Sümerce gibi birbirinden farklı pek çok dil ve dil ailesi bulunur. Son olarak da Japoncanın Güney Hindistan'da konuşulan Dravid dillerinden biri olan Tamilce ile akraba olduğu teorisi ortaya atılmıştır.
Bu teoriler içinde en eskisi Japonca ile Ural-Altay dilleri arasında soyca akrabalık bulunduğunu ileri süren teoridir. Japonca ile Ural-Altay dilleri adı verilen diller arasında akrabalık olduğu görüşünü ilk ileri süren kişinin H.J. Klaproth (1923) olduğu söylenir. Oysa aynı görüş, 1832'de, yani Klaproth'tan aşağı yukarı yüz yıl önce, Siebold tarafından ileri sürülmüştü. Bununla birlikte, bu görüş, 1857'de Anton Boiler'in yapıtı yayımlanıncaya kadar kimsenin dikkatini çekmemiştir. Böylece, Boiler Japoncanın Ural ve Altay dilleri ile soyca akraba olduğunu açıkça ileri süren ilk bilgin sayılır. Bununla birlikte, Boiler'in yapıtı ileri sürdüğü akrabalığı kanıtlamaktan uzaktı. Ayrıca, bu bilgin Japoncayı yalnız Altay dilleri Ural dilleri ile de karşılaştırmıştı. Ural ve altay dillerinin soyca akraba olduğunu varsayan kuramın doğru olmadığı anlaşılıp bu kuram bir yana bırakıldığı için Boiler'in yapıtında ileri sürdüğü eşitlemelerin bugün için pek bilimsel değeri yoktur.
Boiler'in teorisini destekleyen Avrupalı bilginler arasında Grunzel, Winkler ve Pröhle'nin adları anılmaya değer. 1895'te Altay dillerinin karşılaştırmalı bir gramerini yazan Grunzel, Fin-Ugur, yani Ural dillerinin Altay dilleri adı altında toplanan dillerden ayrılması kanısında idi. O, Japoncayı ikinci gruba, yani Altay grubuna giren bir dil sayıyordu. Grunzel yapıtında birçok Japonca-Altayca eşitlemeler önermiştir ama onun bu karşılaştırmaları yanlışlarla doludur. Sonuç olarak, bugün bunların hiçbir bilimsel değeri yoktur diyebiliriz.
Öte yandan Winkler (1884), Japoncanın Fin-Ugur, yani Ural dilleri ile akraba olduğu görüşünü savunmuştur. Onun yapıtlarından birinin adı da zaten Finnisch-Ugrisch und Japanisch idi (1909). Fakat Winkler, sözcüğün gerçek anlamı ile bir karşılaştırmacı değildi. Bu nedenle de seslerin ve sözcüklerin tarihine pek aldırış etmemiş, yalnız innerer Sprachbau (iç yapı) adını verdiği şeyle, yani Japonca ile Ural dilleri arasındaki yapısal benzerliklerle yetinmiştir. Ancak, bilindiği gibi, yalnızca yapısal benzerlikler iki dilin soyca akraba olduğunu kanıtlamaya yetmez.
Uzmanlık alanı Türkçe olan Pröhle de aynı teoriyi desteklemiştir (1916-1917). Pröhle, Japonca dil malzemesini kullanma konusunda Boiler'den daha başarılı olmuşsa da, Japonca-Türkçe sözcük kıyaslamalarında aynı başarıyı gösterememiştir. Yapıtının başlığından beklenenin tersine, Pröhle Japoncayı Ural-Altay dilleri ile değil, yalnızca Ural dilleri ile karşılaştırmıştır. Sonuç olarak, onun kökenbilim denemelerinin pek azı sağlam ve inandırıcı sayılabilir.
Bu arada, Japonca ile Ural-Altay dilleri arasında soyca bir akrabalık olduğunu savunan teoriyi Japonya'da da destekleyen bilginler çıkmıştır. Meici dönemi (1868-1912) süresince, Japonca, başlıca Ramstedt'in daha sonra bir Altay dili olduğunu ileri sürdüğü Korece ile karşılaştırılmıştır.
Japonca ile Korecenin akrabalığını savunan yapıtlar arasında şunlar anılmağa değer: W. G. Aston'un "A Comparative Study of the Japanese and Korean Languages", Shiratori Kurakichi'nin "Nippon no kogo to chosengo tono hikaku" (Eski Japonca ile Korecenin Karşılaştırmalı İncelemesi) ve Kanazawa Shozaburo'nun The Common Origin of the Japanese and Korean Language (Tokyo 1910) adlı yapıtları.
Meici döneminde, Japoncanın dünya dilleri arasındaki yeri sorununu ilk kez ortaya koyan Katsuki Fujioka olmuştur. Fujioka, Japoncanın her şeyden önce Ural-Altay dilleri ile akrabalığı tezinin ileri sürülmesi gerektiği, çünkü Japonca ile bu diller arasında birçok ortak özellik bulunduğu görüşünde idi. Ona göre Ural-Altay dillerinin kendine özgü ayırdedici özellikleri şunlardır:
1-Sözbaşında ünsüz gruplarının bulunmaması, 2-Sözbaşında /r/ ünsüzünün bulunmaması, 3-Ünlü uyumunun bulunması, 4-Adlarda belirlilik-belirsizlik edatlarının bulunmaması, 5-Dilsel cinsiyetin bulunmaması, 6-Bükün yerine bitişkenliğin bulunması, 7-Eylem eklerinin bolluğu, 8-Adılların Hint-Avrupa dillerindekinden farklı biçimde çekimi, 9-Öntakılar yerine sontakıların bulunması, 10-"Malik olmak" anlamında bir eylemin bulunmaması, 11-Sıfatların karşılaştırma biçimlerinin çıkma durumu eki ile oluşturulması, 12-Soru edatlarının azlığı, 13-Bağlaçların azlığı, 14-Belirticilerin belirtilenlerden, nesnenin de eylemden önce gelmesi.
Ural-Altay dillerinin bu ortak özelliklerine dikkati çeken Fujioka, Japoncada bu özelliklerin hepsinin bulunduğu ve bunlardan yalnızca birinin, ünlü uyumunun, bulunmadığı sonucuna varmıştır. Bununla birlikte Fujioka, bugünkü Japoncada bulunmayan ünlü uyumunun Eski Japoncada bulunabileceğini de gözardı etmemiştir. Bir yıl sonra Hashimoto Shinkinchi, Man'yo kana'yı, yani Man'yo dönemi yazı sistemini inceleyerek, Eski Japoncada, çok sınırlı da olsa, ünlü uyumu bulunduğunu kanıtlarla ortaya koymuşlardır.
Bu önemli buluşlarla Japoncanın Korece ve Altay dilleri ile akrabalığı olasılığı daha da artmıştı. Bununla birlikte burada, ünlü uyumunun Eski Japoncada çok sınırlı olduğu ve eklerin ünlü uyumu dışında kaldığı gerçeği de vurgulanmalıdır. Bundan başka, Hattori Shiro'nun da haklı olarak belirtmiş olduğu gibi, ünlü uyumu yalnızca yapısal bir özelliktir ve bu nedenle de dillerin akrabalığı için kesin bir kanıt sayılamaz.
Altay dilleri teorisinin kurucusu olan Ramstedt, Japoncanın Altay dilleri ile akrabalığı konusundaki düşüncelerini açıklarken oldukça ihtiyatlı davranmıştır. "A Comparison of the Altaic Languages with Japanese" (Altay dillerinin Japonca ile Karşılaştırılması) adlı yazısında (1924), Ramstedt yalnızca Japoncayı Altay dilleri ile karşılaştırırken uyulması gereken ilkeleri belirtmekle yetinmiş ve pek az sözcük eşitlemesi yapmıştır: Jap. kata "yarım" = Mo. kaita(sun) ay. = Tung. kalta ay. Jap. kataki "katı" sözcüğündeki kata- = Mo. katagu ay. = Tung. kata ay. = Trk. katıg, katı ay. Fakat Ramstedt, Japoncanın tarihi ile ilgili ikinci yazısında bir düzine kadar, Japonca-Altayca eşitleme önermiştir: Jap. hata-ke "tarla" = Ko. pat ay. = Mo. atar ay. = Trk. atız ay. Jap. ha < pa "diş" = Ko. pal "azı dişi" = Tung.(Nanay) paloa ay. (bunlara ayrıca Mo. araga < *arıga "azı dişi" ve Trk. azıg ay. örneklerini de ekleyebiliriz.) Jap. hi < *pi = *po "ateş" = Ko. pıl, pul ay. = Mo. ör "alev" = Trk. ört "alev, ateş" = Tung. huri-, huli- "ısınmak", vb. Ramstedt, bir yandan Korece ile Altayca arasında, öte yandan da Korece ile Japonca arasında bir akrabalık olduğu kanısına varmıştı. O şöyle demişti: "...Japon dili, eğer Altay dilleri ile akraba ise, bu onun Türkçe, Moğolca ya da Tunguzca ile doğrudan akraba olduğu anlamına gelmez. Japonca Proto-Altaycanın, yani Ana Altay dilinin, en eski kaynağı olan dil ile akraba olabilir."
Japoncanın Altay dilleri ile akrabalığı konusunda şüpheci bir davranış içinde olan Ramstedt'in Japoncanın Malay-Polinezya dilleri arasında akraba olabileceği yolundaki görüş karşısında aynı şüpheci davranışı göstermemiş olması ilginçtir. Ramstedt Japonca'nın Malay-Polinezya dilleri ile akrabalığı teorisine kesin olarak karşı çıkmıştır.
Japonca harfler için Tıklayınız