MAVİRÜZGAR
  KORE-TÜRK İLİŞKİSİ
 
Bağımsızlık savaşına katkısından dolayı ülkedeki herkesin sevgisini kazanan Türk askeri, Koreli İslami çevrelerde ayrı bir öneme sahip. Bu hafta 'Kore'de Müslümanlığın 50. yılı' kutlamaları düzenleyen Kore Müslüman Federasyonu başimamı Süleyman Lee Haeng Lae, ülkesindeki Müslümanlığın Kore tarihindeki ilk camiyi yaptıran ve ilk imamı atayan Türk Genelkurmayı sayesinde doğup geliştiğini söylüyor.
Bugün 35 bini Koreli yaklaşık 100 bin Müslüman'ın yaşadığı Güney Kore'de, Müslümanlığın başlangıç tarihi olarak 16 Temmuz 1956'da Cemil Uluçevik paşanın kent merkezinde cami açışı alınıyor.
BM gücündeki 16 ülkeden biri olarak 1950 yılında 4 bin 500 kişilik ilk Türk askeri, savaşın en şiddetli cephelerindeki kahramanlığının yanı sıra, o dönemde kişi başı milli geliri 150 dolar olan yoksul halkla erzak paylaşımına kadar varan yardımlaşmasıyla Güney Korelilerin sevgisini kazanır.
Kore Müslüman Federasyonu adı altında bir araya gelen Müslümanların başimamı Süleyman Lee Haeng Lae, bu sevginin, halkın, Türklerin dini olan Müslümanlığa ilgi göstermesine neden olduğunu söylüyor. Türkiye'ye sık sık geldiğini belirten imam Lae, Türk askeriyle tanıştıkları Müslümanlığın Kore'deki gelişimini şöyle anlatıyor:

Önce iki kişi Müslüman oldu
"Türk askerine olan sevgi, bu askerlerin dini olan Müslümanlığa ilgi doğurdu. Güney Koreliler kafileler halinde Türk karargâhında asker için yapılan mescide giderek Türk imamlardan İslamiyet hakkında bilgi almak istedi. 1955'te Güney Kore'ye imam olarak atanan Zonguldak müftüsü Abdulgafur Karaismailoğlu, asker mescidinde, kendi isteğiyle kelime-i şehadet getirerek Müslüman olan iki Güney Koreliye Ömer Abdurrahman Kim Chingyu ve Abdullah Kim Yu adını verdi. Chingyu ve Yu, Güney Kore'nin ilk Müslümanları kabul edilir.


İlk camiyi Uluçevik paşa açtı
1956 yılında Güney Kore'ye gelen yedinci Türk askeri kafilesinin imamı Zübeyir Koç, Cemil Uluçevik paşanın talimatıyla, Müslümanlığa ilgi gösteren Güney Korelilere, tercüman Shin Pek Hyong aracılığıyla tektanrı inancı ve Müslümanlık hakkında konferanslar verdi. Bu sayede bir yılda Müslümanlığa geçen Koreli sayısı 211 oldu. Ancak bu Müslümanlar, 'Biz de namaz kılmak istiyoruz' deyince, Türk birliğinin komutanı Cemil Uluçevik paşa Türk Genelkurmayı'na bu talebi ileterek izin almış.
16 Temmuz 1956'da Uluçevik paşanın açılışını yaptığı minaresi bidonlardan cami Kore'nin ilk camisi oldu. Mescidin açılışı sırasında 59 Koreli Müslüman oldu. Zübeyir hoca, Korelilerin her birine farklı bir Müslüman ismi verdi. İşte bu olay, tarihçilere göre Kore'de İslam'ın başlangıcı olarak kabul ediliyor. Kore'de İslamiyet'i başlatma şerefi de Türk askerine aittir. Zübeyir hocanın halen Samsun'da yaşadığını biliyoruz.


Vatikan olaya el atıyor
İmam Zübeyir Koç'un İslam'ı anlatmak için verdiği konferanslar, Hıristiyan misyonerlerin tepkisini çekmiş. Amerika Uzakdoğu Kuvvetleri'nin papazı gelerek Zübeyir hocaya 'Dinlerin aslı birdir, biz çalışıyoruz, İslam'a gerek yok' demiş. Hıristiyan misyonerler İslam'ın yayılışını gazeteler aracılığıyla gündeme getirmiş. İngiliz gazeteleri bu konuya önem vermiş ve İslam'ın Uzakdoğu'da yayılmasını uzun süre işlemiş.
Hatta çalışmalar Vatikan'a kadar gitmiş. Ama Zübeyir hoca, bu engellemelerin ters teptiğini, Amerikalıların da Müslümanlığa geçmeye başladığını söylüyor. Kore'de Konfüçyüs ve Buda öğretisi yaygındır. Bunlar da iyi, ahlaklı ve dürüst insan olmayı öğütler. Ama bir din olarak kabul edilmiyor. Korelilerin 12 milyonu bu öğretilerle yaşıyor, 10 milyon da Hıristiyan var. Benim ailem asil ve yalanı olmayan bir soydur, ama bir dinim de olsa iyi olur diye düşünürek, üniversiteye giderken İslamiyet'i seçtim.


Korece ve İngilizce hutbe
1976 yılında Kore İslam Cemiyeti'nin İslam ülkelerinden topladığı yardımlarla Seul'ün Itewon Semti'nde büyük bir cami inşa edildi. 1978'de ise son Türk birliklerinin tamamı Kore'den ayrılınca irtibat kesildi.
1997'de Kore Müslüman Federasyonu' nun davetlisi olarak Faruk Zümbül hoca Türkiye'den gelerek Seul Merkez Camisi'nde imam oldu. Kore'de beş şehirde, beş büyük cami, iki yeni küçük cami, 50 kadar kiralık küçük mescit var. Güney Kore'de 35 bini Koreli, diğerleri yabancı olmak üzere 100 binin üzerinde Müslüman yaşıyor. Bütün bu cami derneklerinin hepsi Kore Müslüman Federasyonu altında toplandı. Camilerde Korece ve İngilizce hutbe okuyoruz."


'Burada çok mutluyuz'
Kore Müslüman Federasyonu'nun üç imamından biri olan Faruk Zümbül, Arapça, İngilizce ve Korece konferanslar veriyor ve Türk kültürünü tanıtan etkinlikler düzenliyor. Yaptığı yardımlar nedeniyle Türk işçilerin yanı sıra Korelilerce de çok sevilen Zümbül, İslamiyet'in 50. yılı kutlamaları için Türkiye'den gelen sanatçı ve toplulukların büyük ilgi gördüğünü belirtiyor.
Kore'yi ve Korelileri sevdiğini ve Türkiye'ye dönmeyi düşünmediğini belirten Zümbül, şunları anlatıyor: "Buradaki Müslümanlar arasında Türk askerine büyük sevgi var. Kore'de İslamiyet, varlığını Türk askerine borçlu. 50. yıl kutlamaları çerçevesinde Türkiye'den getirdiğimiz sema ekibiyle, Seul Belediyesi Kültür Merkezi'nde gösteri sunduk. Bakan, milletvekili ve çok sayıda Seullünün katıldığı gösteri çok ilgi çekti.
Ben Diyanet'e bağlı olarak 11 yıl Türkiye'nin çeşitli yerlerinde çalıştım. 1997'de Zonguldak'tan Seul'e geldim. İlk, orta ve lise çağında üç çocuğum da burada eğitim alıyor. Şu anda Seul'deyiz ve burada yaşamaya devam edeceğiz. Seul Merkez Camisi'nde, Müslümanlara ve bilgi almak isteyen Korelilere İslamiyet'i anlatıyoruz. Korece dini dersler veriyoruz."
Türk öğrenciler Kore'de el üstünde



Güney Kore'de yüzlerce Türk öğrenci var. Güney Korelilerin, Kore Savaşı'ndaki fedakârlıkları nedeniyle Türklere olan sevgisi, son dünya kupasıyla daha da artmış
Yıllardır çözüm bulamadıkları kaçak Türk işçisorununa karşın Güney Kore, iki ülke arasında vize uygulamasını gündeme getirmediği gibi, gelişen turizm, ticaret ve öğrenci transferleriyle bu ülkedeki Türk sevgisi giderek artıyor. Bu gizemli ülkeyi keşfetmek isteyen turistlerden, teknoloji transferine giden işadamları ve özellikle son yıllarda akademik eğitim için bu ülkeye yönelen yüzlerce öğrenciyle Güney Kore'deki Türk sevgisi gelişiyor. Yüzlerce üniversite mezunu, mastır ve doktora için gittikleri Seul ve Pusan'dan bir daha dönmüyor. Bazıları Korelilerle evlenerek yeni bir hayat kurarken, İngilizceleri sayesinde rehberlik ve öğretmenlik yapıyor.
1997'de ODTÜ makine mühendisliğini bitiren Erhan Atay, Kore'ye yüksek lisans eğitimi için giden yüzlerce Türk öğrenciden biri. Uzakdoğu ülkelerine bursla öğrenci gönderen bir şirketi duyunca başvuruda bulunmuş ve çocukluğunda dinlediği Kore gazilerinin anlattığı hikâyeler nedeniyle Güney Kore'ye gitmeyi tercih etmiş.



Kıvırcık Sena çok popüler

Annesini 'iki yılda dönmek üzere' ikna etmiş, ama Seul'de insanları ve yaşamayı sevmiş. Yemeklerine uyum sağlamakta zorlanmış, ama Koreli Nami Park'la tanışınca geleneklere göre beş kez düğün yaparak evlenmiş.
Bir de kıvırcık saçlı kızı var. Orada kıvırcık saç olmadığı için Sena çok popüler. Şimdi Seul Büyükelçiliği'nde tercümanlık ve rehberlik yapan Atay, hayatını şöyle anlatıyor: "1997'de ODTÜ'yü bitirdikten sonra yurtdışına burslu öğrenci gönderen bir Türk şirketiyle tanıştım. Uzakdoğu'daki işlerini takip edecek birilerini arıyorlardı.
Küçüklüğümde Kore gazilerinin anlattıklarından etkilenerek haritadaki yerini ancak gitmeden bir hafta önce öğrendiğim bu ülkeyi seçtim. Annemi ikna etmek zor oldu. Bir hafta ağladıktan sonra "İyi, git, ama ne olur iki yıl sonra gel" diyerek izin verdi.
İlk yıl Korece kursuna gittim. Yazıların karmaşıklığı ve seslerin farklılığı çok sıkıntı verdi, ama sonra sıcakkanlı arkadaşlarımın yardımıyla dillerini öğrendim. Akla gelmeyecek çeşitlilikteki yemeklere ve değişik baharat kokularına alışmak benim için zor oldu.



1500 kişiye Türkçe öğretti

Bana, 'Kore'ye ne zaman alıştın' dıye sorduklarında, 'Sokaktaki sarmısak ve susam yağlı yemek kokularını hissetmemeye başladığım ikinci yılın sonunda' diyorum. Yemeklerine alışmak iki yılımı aldı, ama Kore ömrüm boyunca yanımda olacak dostlar hediye etti. Bu arada, makine mühendisliğinden fark derslerini vererek Kore'nin en iyi okullarından Seul Devlet Üniversitesi'nin makine ve uçak mühendisliğinden ikinci diplomamı aldım.

İlk görüşte aşk

Bu arada ülkemizin tanıtımına katkısı olur ümidiyle birkaç Türk arkadaşla 1998'de İstanbul Kültür Merkezi'ni kurduk. Böylece Kore harbi sonrası genç kuşaklarda unutulmaya yüz tutmuş Türkiye sevgisini tekrar canlandırmaya ve ülkemizi tanıtmaya çalıştık. İşe Türkçe dersleri vermekle başladık ve yedi yılda 1500 gence Türkçe öğrettik. Bazı öğrencilerimiz Türkçeden Kore diline kitaplar çevirdi.
Mevlana'dan Nasrettin Hoca'ya kadar Türk kültürünü Koreliler bu öğrencilerimizle tanıdı. UNESCO ve Milli Eğitim Bakanlığı'yla ortak bir programla, ilkokullarda ikişer saat Türk kültürü derslerine başladık. İki yılda 5 bin öğrenciye Türkiye'yi tanıttık. Her yıl festival düzenledik ve Türkiye'den sanatçılarla dans grupları getirdik.
Yüksek lisansa başladığım yıl, bir toplantıda, çok uzaktan sanki 'doğmadan önce'den beri tanıdığım hissine kapıldığım bir yüz gördüm. İçimden 'Bu kızı bir yerden tanıyorum, ama nereden' derken, yanına gidip, 'Afedersiniz, daha önce bir yerlerde görüştük mü' diye sordum. 'Hayır' dedi. 'Çok garip, sanki sizi bir yerde gördüm' diye yanıt verdim. Kartımı uzatıp, 'Vaktiniz olursa merkezimize gelip bir acı kahvemizi için' dedim.
Ertesi sabah saat 09.00'da telefonum çaldı. Arayan oydu ve günlerden pazardı. Buluştuk, konuştuk. Sonra bir mucize oldu. Biz 15 gün içinde evlenmeye karar verdik. İki ay içinde de evlendik. Evlenmek oldukça zor oldu.



Nami'yle beş kez evlendi!

Tam beş kez düğün töreni yaptık. Birincisi Türk resmi nikâhı, ikincisi Kore resmi nikâhı, üçüncüsü Türk köy düğünü, dördüncüsü Kore düğünü, beşincisi de dini nikâh törenimizdi.
Nikâhtan nikâha koşarken oldukça yorulmuştuk. Korece adı Nami olan
eşimin adını annem Türkçe Leyla koydu. Böylece o Leyla oldu, ben de Mecnun. Kültür farklılığı ve karşılıklı beklentiler ilk başlarda bizi çok sıktı. Çok kavgalar ettik, ama derken vidalar yerine oturdu ve biz birbirimize alıştık.



'Herkesin yoluna çıkarım'

Kore'de eşine benzerine rastlayamayacağınız kıvır kıvır, kıvırcık saçlı ve çekik gözlü, dünya tatlısı bir kızımız oldu. Hem Türkçe hem de Korecede olan bir isim koyduk: Sena. Korece 'biricik' demek. Şimdi iki yaşında. Annesine Korece, bana da bizim oraların şivesiyle Türkçe konuşuyor.
Ben, Kırşehir'in Kaman ilçesindenim. Bizim İç Anadolu şivesiyle
'k'leri 'g' olarak telaffuz edip kapıya gapı, karpuza garpuz der. Beni de mutluluktan uçurur bizim Senacık. Mastırı bitirip işletmede doktoraya başladım. Şu anda doktora devam ediyor ve ben Koreye geleli sekiz yıl oluyor. Anneme verdiğim iki yıl limitini çoktan aştım.
Annem de Sena sayesinde gurbete alıştı. Çekik gözlü bir geline ve kıvırcık saçlı, çekik gözlü bir toruna sahip oldu. Hayat sürüp gidiyor. Burada Korece bilen fazla Türk olmadığı için, buralara gelen herkesin yoluna çıkarım."



'Müthiş çalışkanlar'

Pusan Üniversitesı'ndeki ilk Türk öğrencilerden biri olan Fatih Salmanoğlu da, ODTÜ Petrol Mühendisliği Bölümü'nden mezun olduktan sonra akademik eğitim için Güney Kore'yi seçmiş. Eğitimi sırasında Koreli öğrencilere İngilizce öğretmenliği yapmış. Sonra da Türkiye'den Pusan'a giden Türk heyetleri için Pusan Belediyesi'nde tercümanlık yapmaya başlamış. Korelilerin en çok, başka hiçbir şey düşünemeyecek kadar çalışkan olmasına şaşırdığını belirten Fatih Salmanoğlu, şunları anlatıyor:
"Altı yıl önce Pusan'a geldiğimde şehirde bir tane bile Türk yoktu. Şimdi yüzlerce Türk öğrenci var. Şu anda İpek Yolu üzerine Pusan Üniversitesi'nde doktora yapıyorum. Burada diğer yabancılar gibi değilsiniz, Türk olmak bir ayrıcalık. Diğer yabancılardan daha değerlisiniz. Eskiden Türk askerlerinin katkısından dolayı Türkiye'ye bir sevgi duyuluyordu. Ama Dünya Kupası'ndan sonra Türk milli takımı sayesinde genç kuşaklarda da Türkiye sevgisi oluştu."



Büyükelçi Kuneralp: Kore'nin taşı-toprağı altın değil

Türkiye'nin Seul Büyükelçisi Selim Kuneralp, Güney Kore' nin artan kaçak işçi sorununu ikili ilişkilere yansıtmadan çözmeye çalıştığını söylüyor. Kuneralp, şu bilgileri verdi:
"Kore büyük miktarda işçi almaya alışkın bir ülke değil. Kore, Türklere vizesiz girme hakkı veriyor, ama bu yalnızca üç aylık oturma hakkını
içeriyor, çalışma izni yok. Üç ay geçince kaçak duruma düşülü-yor. Zaman zaman kaçak işçilere af çıkıyor, ama beş yıllık çalışma izinlerinin iptali, sadece Türklere yönelik değil, tüm yabancı işçileri kapsıyor.
Kore'yle Türkiye arasında hiç sosyal güvenlik anlaşması yok. Bir iş kazası olduğunda kaçak işçiler ortada kalıyor. Türk işçilerinin iddia ettiği gibi, Kore'nin işçi talebi üzerine başbakanımızın 'Bu ücretle ben vatandaşımı çalıştırmam' demesi de söz konusu değil.
Kore yabancı işçiler için taşı toprağı altın bir ülke değil. Kore Savaşı'ndaki fedakârlıklarından dolayı Türkleri seviyorlardı, ama 2002 dünya kupasından sonra patlama oldu. 2002'de Kore'den Türkiye'ye giden turist sayısı 20 binlerdeyken, 2003'te bu rakam 48 bin, 2004'te de 58 bin oldu. Bu yıl 90 bini bulacak."

Güney Kore, Uzakdoğu insanları ve Kore deki Türkler

Bildiğiniz gibi Kore ile Türkiye nin ilk bağları 1950 Kore savaşı ile başlamış olup o günden bugune devam eden bir dostluğumuz mevcuttur. Kore ye ilk ayak basan Türkler Tahsin Yazıcı komutasındaki Türk Tugayıdır. Kore savaşında Türk Tugayı her zaman en ön saflarda kahramanca savaşmış, 730 şehit ve bir o kadar kayıp-yaralı vererek dostluğumuzun ve Kore deki İslamiyetin tohumlarını atmışlardır.

O günlerden bugüne Güney Kore Amerika nın büyük desteğiyle hızla gelişmiş ve dünyanın saygın ülkeleri konumuna gelmeyi başarmıştır. Yanlız burda şunu belirtmek gerek; Amerikanın büyük desteği. Yani Güney Kore nin ekonomisinden tutun ordusuna kadar herşey ABD. Ayrıca büyük bir Amerikan hayranlığı mevcut. Amerika için köle olmaya hazır bir nesil yetişmiş.

Koreliler genelde Türkleri severler. Fakat bu sevgi sizin kişiliğiniz, sempatik davranışlarınız ve efendi olmanızla doğru orantılı olarak büyür. Mesela biz mutlaka her akşam bir koreliyi yemeğe çağırırız. Özellikle Türk Yemekleri yapmaya gayret eder ve güzel vatanımızı sevdirmeyi ihmal etmeyiz. Zaten burda yaşayan Türklerin büyük çoğunluğunun herhangi bir vukaatı söz konusu değil.

Korelilerin büyük bir çoğunluğu Türkiye ye gelmiş ziyaret etmiştir veya mutlaka ziyaret edeceğini söyler. THY ı kullanarak yaptıkları avrupa seyahatlarında Türkiye de en az 3-5 gün geçirmeyi ihmal etmezler.

Gelelim burdaki Türklere. 300 kadar Türk mevcut. Kimisi iş kurmuş, kimisi çalışmaya gelmiş, kimisi öğrenci.
Burdaki Türklerin en büyük sıkıntısı yemek ve kahvaltı. Helal yemek bulmak neredeyse imkansız. Ama yinede elimizden geleni yapıyoruz adam gibi yiyecek bulmak için.

ALINTI......
 
 
  Bugün 13 ziyaretçi (23 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol